Birde bakarsın, günün aydınlığı
Kapkara bir hal almış.
Özenle baktığın gül bahçen kurumuş bir çalı bahçesine dönmüş, aslında dünya güzeldi, onu çirkinleştiren, halden anlamazlardı...
Ay kayboldu, güneş eskisi gibi
Işık saçmıyor artık
Ne sen eskisi gibi kaldın, ne giderken bıraktıkların,
Ve şimdi kala kaldı dünde bıraktıkların, eksik ve yarım
Şimdi ziyan ettiğin zamana mı Yanarsın,
Yoksa yıkılan hayallerine mi ağlarsın,
Yazık,
İkisini de harap ettin,
Şimdi tüm umutların yeri
Keder ve pişmanlıkla dolu,
Dökülür dilinden nağmeler
Hüzünle bakar gözlerin
Konuşurken düğümlenir boğazın, boğulurcasına ama tutarsın kendini ağlamamak için...
Bazen zor da olsa gülümserken, içinde fırtınalar koparken, sen sessizlikte çığlıklar atarken, kimse duymaz çığlıklarını...
Sonra uzun bir yolda küçük adımlarla yürürken,
İçinde bin bir umut taşıdığın yüreğinin ne kadar yorgun ve dargın olduğunu düşünürsün
Yürek darmadağın paramparça...
Masadan düşüp parçalanan bir vazo kadar umutsuz, bir yazarın yarım kalmış romanı gibi, eksik ve yarım, her şeye rağmen bir umut bekler, elinde kalem, masada boş kâğıtlar, bitirilmeyi bekleyen bir roman, romanın içinde aşk,
Aşk içinde huzur, huzur içinde sen... Amade